29 Nisan 2008

BAHAR YORGUNLUĞU!...

(Son Almanya seyahatimde aldığım lale soğanları içinde en güzeli!...)

Farkındayım bu aralar ne kendi blogumla ilgilenebildim ne de sizleri ziyaret edebildim.

Sanırım BAHAR YORGUNLUĞU!...

En kısa sürede döneceğim:)


13 Nisan 2008

KEREVİZ ÜZERİNDE AVAKADO SALATASI

Kokmayan hamsiden beri epey bir ara vermişim gerçekten!...
Ama mazeretim vardı arkadaşlar.

Bir önceki hafta Perşembe günü 20 kişilik misafirim vardı. Tabii ki alışverişi, hazırlığı, ağırlaması ve dinlenmesi ile 4 günüm gitti!...

Aynı hafta Cuma canım annem de gelince bilgisayarımdan uzun bir süre ayrı kaldım (malum her gün sokaklardaydık!). Bu Cuma tam bloguma birşeyler yazıyım dedim, ADSL izin vermedi. Telefonlar falan derken bir de baktık ki dolap arkalarında gezmeye meraklı Prensesimiz kabloları çıkarmış.

Şimdi de evin erkekleri FB maçını izlerken ben de birşeyler yazıyım dedim...

Sizlere yazacağım bu tarifi SOFRA dergisinde görüp, misafirlerim için yaptım. Herkes çok beğendi walla!...

KEREVİZ ÜZERİNDE AVAKADO SALATASI


Malzemeler:

4 kereviz

1 avakado

5-6 adet kurutulmuş domates

2 adet taze soğan

5 gr. dolmalık fıstık

1 limon

4-5 adet közlenmiş kırmızı biber

1 adet kırmızı soğan

1 diş sarmısak

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 tatlı kaşığı tuz

1 yemek kaşığı balsemik sirke

4 yemek kaşığı yoğurt

Parmesan peyniri

Yapılışı:

1- Olgun avakadoyu küp küp doğra.

2- Közlenmiş kırmızı biberi, kurutulmuş domatesi ve kırmızı soğanı da küp küp doğra.

3- Taze soğan ve sarmısakları da incecik doğra.

4- Tüm bu malzemeleri karıştır.

5- Üzerine zeytinyağ, limon ve balsemik sirkeyi dök.

6- Yoğurt ve fıstıkları da ekleyip iyice karıştır.

7- Kerevizleri kendi bildiğiniz yöntemle pişirip servis tabağına al üzerine salatadan koy. Üzerine rendelenmiş parmesan döküp servisinizi yapabilirsiniz.

Afiyet olsun:)

NOT: Çok beklerse avakadolar kararabiliyor servis öncesi çok uzun süre bekletmemenizi tavsiye ederim.

23 Mart 2008

KOKMAYAN!... HAMSİ


Walla bu hamsiler orjinal Karadeniz hamsileri. Son Samsun'a gidişimde getirip derin dondurucuya koymuştum. Oradan aldıklarımın tadı sanki bir başka oluyor!...


Hamsi yemek gayet güzel de ahhh o kokusu....

Ne kadar havalandırsan da ertesi sabah uyandığında kokuyu hala hissedebiliyor insan.


İşte benim yaptığım bu buğulama ile kokukunun "k" si bile olmadı biliyor musunuz?

Çok da basit!...


Önce hamsilerin kılçıklarını ayıkladım (tabii ki pek sevimsiz bir iş!...).


Sonra çok hafif yağladığım bir tavanın içine sırt kısımları üstte kalacak şekilde dizdim.


Bu arada 1 soğanı piyazlık doğrayıp hafif yağda biraz kavurdum. İçine bol domates rendesi, karabiber, pul biber ve biraz da kimyon (faydalarını okuduğumdan beri neredeyse her yemeğe koyuyorum) ile tuz ekleyip bir iki taşım kaynattım ve hamsilerin üzerine döktüm.


En üste yuvarlak dilimlenmiş limon ve defne yaprakları koyup hafif ateşte ağzı kapalı olarak pişirdim.


Arkadaşlar en ufak bir koku olmadığı gibi inanılmaz da lezzetli oldu. Bu arada mutlaka belirtmeliyim hiç su koymadım. Domateslerin suyu yeterli oluyor.

Hepinize afiyet olsun:)

17 Mart 2008

MAKARNA

Ben evlenmeden önce bizim evde makarna mutlaka II. yemek olarak pişirilirdi. Genelde de et yemeklerinin yanına yapılırdı.
Benim mutfağımda ise eşimin de makarnayı çok sevmesi nedeniyle makarna ana yemek statüsüne terfi etti. Çeşit çeşit soslarla ailecek makarna yemeyi seviyoruz.


"Filiz" in bukle makarnası da son günlerdeki favorimiz!...

Denemediyseniz tavsiye ederim mutlaka pişirin.

Geçenlerde yemeksiz ve yemek yapma isteksiz bir gün aşağıdaki kurtarıcı yemeği yaptım.

"Kıymalı, sarmısaklı yoğurtlu makarna"...

Elbetteki tarif vermeyeceğim!...

Hepinizin bildiği bir tarif.

Ama ben bloglar arasında dolanırken bazen daha önce bildiğim bir tarife rastlayıp "...aaaa ne zamandır bunu yapmıyordum!..." derim kendi kendime. Bana unuttuğum tarifi hatırlatan blog arkadaşıma da teşekkür ederim içimden.

İşte bu yüzden unutmuşlara veya akşama ne pişireceğini düşünenlere pratik bir tarifim var :)

Afiyet olsun...




16 Mart 2008

YİYECEKLERDEKİ HORMON!...




Ben sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmeye çalışırım.
Patlıcan (közlenmiş veya kızartılmış), bezelye, enginer, kırmızı biber (közlenmiş), sivri biber (kızartılmış)'i derin dondurucuya koyarım. Domatesi ise kavonozlarda yemeklik hazırlarım. Yaz sonu bunları yapınca kışın marketten veya pazardan almama gerek kalmaz.

Ama bazen de mecbur kalıp alıyorum tabii...

Yukarıdaki çimlenmiş!!! domatesleri de yeni aldım.

Kahvaltıya koymak için kestiğimde önce yeşil yeşil şeylerin ne olduğunu anlayamadım. Sonra dikkatli bakınca anladım ki domatesin çekirdekleri daha domatesin içindeyken çimlenmiş!...

İnanabiliyor musunuz?!...
Artık ne kadar hormon kullandılarsa?!...

Mevsimi dışında almamaya çalıştığım meyve ve sebzeyi bundan sonra hiç almamaya karar verdim.

09 Mart 2008

SOFRAMA BAHAR GELDİ VE SÜRPRİZ YUMURTA !...

Geçen hafta kahvaltıya misafirlerim vardı. Havaların son günlerde çok güzel olması nedeniyle masamı bahara uygun düzenlemeye karar verdim. Son Almanya seyahatimde aldığım renkli keçe çiçekler bu iş için çok uygundu. Küçük vazolarda laleler ve tabakların kenarlarındaki kuşlarla bahar tam anlamıyla masama gelmişti.

Baharı masama getirmiştim de o gün havanın aniden soğumasına engel olamadım!...


Masanın oturma düzenini belirlemek için mıknatıslı küçük çerçeveler içine misafirlerimin resimlerini yerleştirip, gün sonunda da onlara hediye ettim. Herkesin çok hoşuna gitti. Siz de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ben çerçevelerimi D&R'dan almıştım ama Paşabahçe'de de rengarenklerini gördüm.

Mönüm, klasik kahvaltıydı. Kahvaltı sonrası kahve yanına ise Cafe Fernando'nun "Çilekli Tart" ını yaptım.

Tek kelimeyle MUH-TE-ŞEM-Dİ!...
Orjinal tarifi burada...

Ben hiç değişiklik yapmadım sadece Dr.Oetkar'ın Tart Jöle'sini kullandım.

Cafe Fernando'dan deneyeceğim bayağı bir tart tarifi var artık!...

Gelelim Sürpriz Yumurta'ya...


Bu yumurtayı Serap İstanbul'a geldiğinde ona yapmıştım. Çok beğendiği için sürekli blogumda yayınlamam gerektiğini söyleyip duruyordu.

Misafirlerime yapınca hemen resmini çektim.

Yapılışı son derece kolay.

Muffin kalıplarının içine milföy hamurunu yerleştiriyor ve içine yumurtayı kırıyorsunuz. İsteğe göre tuz, karabiber, kırmızı biber veya kekik koyabilirsiniz.

Sonra ısıtılmış fırına önce üstünü alüminyum folyayla kapatıp sonra üstünü açıp pişiriyorsunuz.

Misafirleriniz için son derece şık bir ikram oluyor.

Tavsiye ederim.

YORUMSUZ...

AŞAĞIDAKİ YAZIYI BİR ORTAOKUL ÖĞRENCİSİ, OKULUNUN DUVAR GAZETESİNE YAZMIŞ.

İNANILMAZ GUZEL VE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI İYİ DE YAPMIŞ.



Bu ülkede yasayan her insanin bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan:

ATATÜRK...

Gençliğinde kot pantolon giyememiş.

Sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kiran bir sinema filmine gidememiş...

Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...

Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...

Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...

Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...

Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...

Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!

Atatürk için üzülüyorum.

Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti ..

Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı.

Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.

Atatürk'e acıyorum...
Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir. Aaaah ah...

Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak, babasının mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken...

Bunları yapmadı Atatürk...

Keyif çatmadı...

Tüm hayatini ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...


ISTE ONUN IÇIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI.

O ISE SADECE BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI ISTEDI.

BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI IÇMEKTI O KADAR.....

05 Mart 2008

SERAP'IN HEDİYESİYLE YAPTIKLARIM...

Hafta sonları öyle uzuuuuun kahvaltılar yapamıyoruz biz. Çünkü Bartu beyin basket antremanı var sabah 10.00'da...

Kahvaltı sonrası antreman olunca bizim ki eve aç kurtlar gibi geliyor.

Bu cumartesi evdeki artmış peynirleri de değerlendirmek için pizza yapmaya karar verdim. Serap Almanya'da bana çok hoş mini pizza kalıpları hediye etmişti. Herkese özel 4 küçük pizza!... Malum biri mantar yemez, diğeri sosis istemez :(


Pizza hamurunu Ülkü NECİPOĞLU'nun kitabından yaptım.


200 gr.un
1 çorba kaşığı zeytinyağ (ben 1 tatlı kaşığı da yumuşak tereyağ ekledim)
15 gr. maya
1/2 bardak ılık su
tuz




- Mayayı ılık suda eritip, tüm malzemeyi elle yoğurdum.

- Bir bezle üstünü örtüp düşük ısıdaki fırında bekletip kabarmasını sağladım.

- Hamur kabarınca tekrar yoğurdum, içine evde daha önce rendelediğim parmesan peynirini ekledim (malum kalmış peynirleri değerlendireceğim ya...).

- Merdane ile açıp 4 küçük kalıbın içinde çıkan daire şeklindeki kesici ile hamuru kesip, yağladığım kalıplara yerleştirdim.

- Küçük bir kapta salça, ketçap, kekik ve çok az zeytinyağını biraz kaynattım ve hamurların üstüne eşit miktarda dağıttım.

- Sonra da üstlerine herkesin damak tadına göre malzemeleri koyup fırına verdim.


Harika oldular!...


Serapcım kalıplar için tekrar teşekkürler :)

03 Mart 2008

03.03.2000


Bugün canım anneannemin ölüm yıldönümü...
Yukarıdaki helvaları da onun için yaptım...
Huzur içinde yat anneanneciğim...
Seni çok özledim...
Hani arada bir rüyalarımda bana geliyorsun ya...
Daha sık gel olur mu?...

02 Mart 2008

DOMATES CHUTNEY

İşte bu tarif de Serap'dan aldığım II. tarif!...
Ne olduğunu bilmeden , malzemeleri ilginç geldiği için Serap'ın kitabından yazmıştım.

İnternette "chutney" ile ilgili biraz dolandığımda;

* baharatlı hint salçası
* hint turşusu
olduğunu öğrendim.
Lezzetini şöyle tanımlayabilirim;

tatlı, ekşi, acı

Yani anlayacağınız 3 lezzet bir arada!...

İnternette ayrıca soğuk olarak et ve peynirle yenilebileceği belirtiliyordu.

Ben geçen yazımda bahsettiğim "Biberli Sucuklu Kızarmış Tortilla" ile yedim, walla ben beğendim. Denemesi size kalmış :)

Malzemeler:

1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 soğan, küp doğranmış
2 kırmızı biber (dolmalık olandan kullanırsanız 1 tane), küp doğranmış
1 tatlı kaşığı pul biber (ben önce az koymuştum ama tadına bakınca eksikliğini fark edip denilen miktarı kullandım)
2 büyük domates, küp doğranmış
250 ml. elma sirkesi
100 gr. esmer şeker

Yapılışı:

- Soğanları kahverengileştirmeden 3-4 dk yağda kavurdum.
- Üzerine biber ve pul biberi ekleyip 2 dk daha kavurdum.
- Domates, sirke ve şekeri ekleyip kaynattım.
- Sonra altını kısıp ara sıra karıştırarak yaklaşık 50-55 dk pişirdim. İyice koyu kıvamlı oldu.

Bakalım yapanlar beğenecek mi?...

Afiyet olsun:)

27 Şubat 2008

BİBERLİ SUCUKLU KIZARMIŞ TORTİLLA

Madem Serap benden bir tarif almış ben de onun kitaplarından iki tarif aldım!...
İşte birincisi...
Pazar kahvaltıları için ideal:)

Malzemeler:
2-3 kırmızı biber, közlenmiş ve küp kesilmiş (dolmalık kırmızı biber kullanacaksınız 2 tane yeterli)
Sucuk veya salam
2 patates, küp kesilmiş
4 yumurta
rendelenmiş parmesan veya eski kaşar
reyhan
tuz

Yapılışı:

- Fırına da girebilecek bir tavaya biraz zeytinyağ koyup önce küp kesilmiş patatesleri, sonra da küp kesilmiş sucukları kızarttım.

- Ayrı bir kapta kızarmış patates, sucuk, kesilmiş kırmızı biber ve ince kesilmiş reyhanı karıştırdım.

- 4 yumurtayı peynirle karıştırıp, daha önce patates kızarttığım tavaya döktüm. 1-2 dk pişirip üzerine diğer malzemeleri de ekledim ve önceden ısıtılmış fırında üzerini kızarttım.

Son derece doyurucu ve güzel oldu, tavsiye ederim:)


Afiyet olsun...



23 Şubat 2008

BUGÜN KENDİME MİSSSS KOKULU NERGİS ALDIM...

Geçen haftasonu yağan kara inat 3 gündür İstanbul'a bahar geldi!...
Hava sıcaklığı bugün 16 dereceydi!...
Ben de bu nergisleri aldım kendime, mis gibi kokuyorlar...


Bu arada 1 haftadır da bu 2 CD'yi dinliyorum...

Aşkın'ın hep bildiğimiz, harika şarkılarını bir CD'de toplaması ne iyi olmuş. Arka arkaya hiç şarkı atlamadan saatlerce dinleyebiliyorum.
Suzan Kardeş'in şarkıcı yönünü bilmiyordum ama hem CD'deki şarkılar hem de kitapcıktaki aile resimler çok güzel. Eski sanat müziği şarkılarını seviyorsanız mutlaka alın derim.

Gelelim yaptığım "CHOCOLATE CHIP COOKIES" tarifime. Bu tarifi defterime nereden yazdığımı hatırlayamadım. Yanına not olarak Neiman MARCUS yazmışım. İlk defa Sevgililer Günü'nde yaptım. Çok beğendiğimiz için de tarifin yanına (*****) koydum.
Malzemeler:

113 gr. tuzsuz tereyağ/oda sıcaklığında

1 su bardağı kahverengi şeker

3 yemek kaşığı toz şeker

1 adet iri yumurta

2 tatlı kaşığı vanilya esansı (ben de esans yoktu biraz toz vanilya kullandım)

220 gr.un

1/2 tatlı kaşığı kabartma tozu

1/2 tatlı kaşığı karbonat

1/2 tatlı kaşığı tuz

1,5 tatlı kaşığı granül kahve

1 su bardağı damla çikolata

Yapılışı:

- Fırını 170 dereceye ısıt.

- Yağ, toz şeker ve kahverengi şekeri orta hızda çırp.

- Yumurta ve vanilyayı da ekle 15 sn. çırp

- Un, kabartma tozu, karbonat ve tuzu eleyerek karışımın içine ilave et ve hamur haline getir. (Hamur yumuşak kıvamlı oluyor)

- En son kahve ve çikolatayı ekle.

- Tepsiye yemek kaşığı yardımıyla yerleştir ve 18-20 dk. pişir.

Afiyet olsun :)






14 Şubat 2008

KÜRKÇÜ DÜKKANINA DÖNÜŞ !...

Öncelikle belirtiyim, bu harika çiçeklerle karşılandım :)
Baylıyorum bu adetinize Serap'cım...

2 hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti (Serap'ı çok yorduk walla, ona pek de "göz açıp kapayıncaya kadar" gelmemiştir sanırım!).

Bol bol gezdik. Gezecek müze ve tarihi yerleri daha önce gördüğümüz, hep gezmek istediğim POTSDAM'a da soğuk nedeniyle gidemediğimiz için bu seyahatim tamamen alışveriş odaklı oldu...

Mesai gibi her gün 10.00 gibi çıkıp, 16.00-16.30 civarında evde oluyorduk. Şunu net olarak söyleyebilirim ki Berlin'deki tüm H&M'leri gezdim!...

Bu arada bir haftasonu diğer kuzenim Sevtap'ı da ziyarete İserlohn'a gittik. Burası Almanya'nın batısında küçük bir kasaba ve Serap'la Sevtap'ın çocukluklarının geçtiği bir yer. Ben de küçükken sık sık dayımları ziyarete gittiğimiz için benim de bolca çocukluk hatıram var burada. Dayımların oturduğu, bizim sokaklarında oynadığımız yerleri gezdiğimizde o zamanlar bizim için KOCAMAN olan yerlerin aslında ne kadar da küçük olduğunu fark ettik!...

Bol bol BERLİNER yedim... Çocukluğumdan beri bu lezzete bayılıyorum...


Tadını İserlohn'dan başka yerde bulamadığım kızarmış tavuk ve "çingene" soslu (Serap bunun Almanca'sını hatırlayamadım!) patates kızartması yedim.

Tabii ki Coşkun abinin (Sevtap'ın eşi) yaptığı çiğ köfteleri de unutamam. Muhteşemler di...

Serap'la Berlin'de ki "Grüne Woche" etkinliğini ziyaret ettik.

Bir sürü çiçek soğanı aldık. Bu arada ben aldığım lale soğanlarını hala ekemedim Serap!... Torbada çimlenecekler neredeyse...

Değişik değişik peynirler tattık.

Evet!... Gördüğünüz renkli tekerlekler peynir. Cappucino'lu... Pesto'lu... Hepsinin tadına baktık, tadını bildiğimiz türden vazgeçmemeye karar verdik!...

Bartu'nun isteği üzerine "KNUT" u görmek için hayvanat bahçesine gittik. Beklediğimizden epey büyümüş (Serap bizi uyarmıştı) bulduk ama verdiği pozlara bayıldık.

Eşim de iş seyahatini bitirip bize katılınca bir de Botanik Bahçeye gittik. Gerçi tadilat nedeniyle bazı yerler kapalıydı ama olsun, gördüklerimiz de çok güzeldi :)


Bu kadar çiçeğin yanında kaktüsler de vardı tabii...

Alışveriş yerlerinden birini gezerken şu pasta gibi sabunların satıldığı bir dükkana girip bunu gördük.
Resim çekmek için izin istediğimizde, Serap bunun bir Türk tatlısı olduğu için ilgimizi çektiğini satıcı kıza belirtti. Satıcı kız da bize bunun bir Yunan yemeği olduğunu söylemesin mi?... Serap'la beraber kıza aynı anda itiraz edip hafif yollu çıkışınca kızcağız susup resmini çekmemize izin verdi!...

Sokaklarda dolaşırken üşüdüğümüzde ya;

Hint lokantasına gidip, Serap'ın çok sevdiği benim de hoşuma giden "Garam Chorba" içtik,

ya da "sıcak çikolata"...
Eve geldiğimizde bizi bu iki yaramaz karşılıyordu.

Sevilmekten bu kadar hoşlanmayan başka iki kedi yoktur herhalde!... Ama acaip pozcular.
Serap onlar için de blog açtı biliyor musunuz!...
2 haftayı işte böyle geçirdik...
Her şey için teşekkürler Serap'cım :)

(Serap'ın mutfak pencerisinin manzarası)


25 Ocak 2008

TATİL ZAMANI !...

2 hafta yokum arkadaşlar.

Sevgili kuzenim SERAP'ın yaptıklarını yemeye ve bol bol gezmeye gidiyorum.

Dönüşte görüşürüz.











23 Ocak 2008

24.OCAK.1993


18 Ocak 2008

ÜLKÜ NECİPOĞLU'NUN KİTABI...



Bayramdaki Ankara ziyaretim sırasında D&R'dan bir yemek kitabı aldım. Daha tarifleri okurken isabetli bir karar verdiğimi anlamıştım. İlk denememi de aşağıdaki yemekte yaptım.



SEBZELİ SULU TAVUK

Malzemeler:
  • 5 adet tavuk budu (derisiz)
  • 5 adet tavuk göğsü (derisiz)
  • 3 adet havuç
  • 3 adet patates
  • 1 adet büyük boy soğan
  • 1 demet dereotu

Yapılışı:

  • Tavukları az miktardaki sıvı yağda, her tarafı nar gibi oluncaya kadar kızartın.
  • Havuç ve patatesleri küçük küpler halinde doğrayın. Havuçları hafifçe haşlayın.
  • Haşlanan havuçları süzün ve kızarmış tavuklarla beraber derin bir tencereye alın. Üzerini kapatacak kadar su ve bütün bir soğan ile haşlayın.
  • Tavuklar hafif piştiği zaman, patatesleri ilave edin. Hepsi iyice pişene kadar kısık ateşte kaynatın.
  • Son anda delikli kepçe ile soğanı çıkartın ve incecik doğranmış dereotu ilave edin.
  • Ateşi söndürüp, ağzını kapalı tutun.

Orjinal tarifte yoktu ama ben 2 yumurta sarısı ve limon suyu ile bir de terbiye yaptım, harika oldu :)

Bol sulu, bol vitaminli bir yemek!...

Hepinize Afiyet Olsun...


14 Ocak 2008

4 GÜNLÜK KAÇAMAK

Çok çabuk bitti ama resimdeki manzaradan da anlaşılabileceği gibi son derece keyifliydi...
Evet, 4 günlüğüne Samsun'a annemlere gidip geldim.
Hem yeni taşındıkları evlerini görmek hem de hasret gidermek için.
Anne evindeki prensesliğim hemencecik bitiverdi ve dün akşam gerçek dünyaya döndüm!...
Oturma odasındaki bu manzarayı da sizlerle paylaşmak istedim...
Haaa... bir de annemin harika AŞURE'sini...

09 Ocak 2008

KOMŞULARDAN DENEMELER...

Yeni bir yıla başladık...
2008 hepimiz için mutluluk, huzur ve sağlık getirir inşallah!...
Biz ne yazık ki arka arkaya 2 yakın arkadaşımızın yaşadığı kayıplar nedeniyle geçen haftayı biraz üzüntülü geçirdik. Bu yüzden yeni birşeyler denemeye fırsat bulamadım ama imdadıma daha önce yazıp arşivime koyduğum aşağıdaki tarif yetişti.
Biz çok severek yedik, yaparsanız şimdiden afiyet olsun.
Mutfak Güncesi blogunun yazarı Sevgili Şaziye'nin sayfasını takip etmeye çalışır ve tariflerini de mutlaka denerdim. "...dim..." diyorum çünkü Şaziye artık yazmamaya karar vermiş. Okuyunca çok üzüldüm. İnşallah belli bir süre ara verip tekrar aramıza katılır (aynen benim yaptığım gibi).


"Hazır Yufka Mantısı" da onun tariflerinden. Mantıyı benim kadar seviyor ama hamur açmaya üşeniyorsanız mutlaka denemelisiniz.

Tarifine buradan ulaşabilirsiniz. Şaziye tariflerini hep detaylı bir şekilde anlattığı için ben tekrar yazmadım.