29 Aralık 2005

HOŞGELDİN 2006

(* Yukarıda kullanılan resim Lori Baltazar'ın Dessert Comes First blogundan alınmıştır.)
HERKESİN YENİ YILI KUTLU OLSUN.....
myspace

2006 HEPİNİZE

SAĞLIK,
MUTLULUK,
AŞK
VE
PARA
GETİRSİN :)


25 Aralık 2005

BİR PARTİ DAHA!!.....


Bu Cumartesi akşamı da ikinci pre-yılbaşı partimizi verdik.
Bu sefer herşeyi zamanında yaptığım için resimlerini çekmeye de fırsatım oldu :))
Menüm şöyleydi;
* Mantarlı soğanlı kiş
*Tavuklu-kaşarlı krep
*Zeytinyağlı yaprak sarma
* Meksika fasulyesi salatası
*Mittel köfte
*Şarküteri tabağı
*Tiramusu
* Zencefilli çikolatalı kek
Tatlıları bir gün önceden yapınca , Cumartesi günü diğerlerini yapmama rahat rahat yetti... Aslında planda daha önce yazdığım Noel Baba Krakerlerini yapmak da vardı ama, masamda bunları koyacak yer olmadığı için vazgeçtim:.
Bu arada yukarıdaki menüyü oluştururken elbetteki sevgili blog arkadaşlarımın tarifleri arasında dolaştım.
Zinnur'cum tarifin muhteşem, bütün misafirlerim bayıldı, ellerine sağlık. Melda'cım, çok ufak bir değişiklikle (içine 2 tane haşlanmış ve püre haline getirilmiş patates ekledim) kereviz salatanı yaptım ve aynen seninki gibi sundum, nefisti!!!.....
MANTARLI SOĞANLI KİŞ
Tabanı için:
300 gr. un
150 gr margarin
1 yumurta
tuz
Üzeri için:
250 gr. mantar
1 büyük soğan
2 çorba kaşığı z.yağı
tuz, karabiber
1/2 su bardağı rende kaşar
2 yumurta
1paket krema
4 çorba kaşığı süt
Yapılışı:
Unu tuzla birlikte karıştırma kabına koyup, küp küp kesilmiş margarinle yumurtayı ekleyip hızlı bir şekilde yoğurulur. Stretch folyoya sarıp 1/2 saat buzdolabında bekletilir.
Bu arada zeytinyağı bir tavaya konur ve önce soğanlar kavrulur (ben soğanları salataya doğrar gibi doğruyorum), sonra dilimlenmiş mantar eklenerek pişirilir.
Buzdolabından alınan hamur yağlanmış tart kabına eşit kalınlıkta yayılır. Kenarlarından biraz taşması iyi olur. Sonra tüm yüzey ve kenarlar çatalla delinerek, 180 derece sıcaklıkta 15 dk pişirilir. Renginin değişmemesi önemli!!...
Diğer tarafta rende kaşar, krema, süt ve 2 yumurta iyice karıştırılır.
Fırından çıkan hamurun üstüne önce mantarlı harç, sonra da kremalı harç dökülür.
Üzeri kızarana kadar 180 derecede pişirilir.
Hepinize afiyet olsun!!...

FRIENDS ARE THE FAMILY WE CHOOSE FOR OURSELVES!!...

Gerçek dostlukları nasıl da güzel anlatıyor başlıktaki cümle değil mi?...
Geçen haftasonu 1997 yılında başlayan arkadaşlığımızı hiç bozmadan ,her sene küçük ilavelerle :) bu seneye kadar getirdiğimiz dostlarımızla bizim evimizde beraberdik.
Biz her sene, birimizin evinde yılbaşı öncesi toplanıp, ön yılbaşı kutlaması yapıyoruz. Dediğim gibi 5 çift ve 1 bebekle (benim oğlum) başlamıştı dostluğumuz, son durum 5 çift ve 6 velet!!...

Aslında davet soframın ve yaptıklarımın resimlerini çekip, yayınlamayı planlamıştım ama, o güne özel öyle bir hengame yaşadık ki, misafirlerimizin gelmesine çok az bir zaman kala hazırlıklarımı tamamlayabildim ve ancak "Kaşık Pastası" nın resmini çekebildim.

Yapımı çok kolay bir tarif. İçinin malzemesine de istediğiniz ilaveleri yapabilirsiniz. Tamamen sizin damak zevkinize göre...

Mesela bu sefer ben dışı çikolata kaplı üzümlerden ekledim, gayet hoş bir tat verdi...

Kıvamı tutturamadım, pastanın şeklini veremedim gibi dertleri de yok :))

Misafirlerim çok beğendi, umarım siz de beğenirsiniz!!...

Malzemeler:

1/2 kg.süt

1 rakı bardağından bir parmak az un

1,5 rakı bardağı şeker

1 paket ülker kakao

2 yumurta sarısı

1 çorba kaşığı margarin

İç Malzemeler:

15-18 adet kedi dili

ceviz, fındık,çikolata parçaları, şekerlemeler

Öncelikle muhallebiyi hazırlıyoruz. Margarin hariç tüm malzeme karıştırılarak pişirilir, koyulaşınca ocaktan alınır ve margarin ilave edilerek mixerle karıştırılır.

Sonra derin bir kap içine boşaltılır ve içine ufalanmış kedi dilleri konur (malzemenin kedi dilleri tarafından iyice emilmesi lazım o yüzden kullandığınız kedi dilinin büyüklüğüne göre ne çok ne de az olmasına dikkat edilmesi lazım).

Küçük küçük elde parçalanmış ceviz, fındık ve çikolata da eklenir. Yerken ağızda hissedebilmek için ben çok küçük parçalamadım.

Bahar pastanesinden aldığım vişne,portakal ve incir şekerlemelerini de küçük küçük keserek içine ekledim (pasta kıvamının koyuca olması gerekiyor).

Servis yapacağınız tabağa koyup, üstünü krem şanti ile süslüyebilirsiniz. Annemin tarifinde üstüne çekilmiş antep fıstığı dökülüyor ama bende olmadığı için ben damla çikolata ile süsledim.

Misafirlere (adı üzerinde) kaşıkla sunuyorsunuz.

Afiyet olsın :))

22 Aralık 2005

NOEL BABA!!!....

Ne zamandır fırsat bulup yazamamıştım.
Aslında sırada geçen hafta yaptığım "Kaşık Pastası" tarifi var ama onu sanırım yarın hazırlayabileceğim.
Bu arada internette gezinirken Martha Stewart'ın sayfasında rastladığım harika bir yemeği (aslında tam yemek değil ama!!!) sizinle paylaşmak istedim.

Bunu bu haftasonu evimizde vereceğim pre-yılbaşı partisinde yapacağım. Sanırım çocukların da çok huşuna gider :))

Küçük yuvarlak krakerlerin üzerine salamdan şapka yapıyorsunuz. Sonra labne ile şapka kenarını ve sakalı tamamlıyorsunuz. En sonunda da kapari ile gözler, maydanoz ile de bıyığı yapıyorsunuz.

Harika değil mi?....

Benim çok hoşuma gitti....

Aslında bunu bulduğum sayfada çok ilginç fikirler daha vardı, bakmanızı öneririm!!!....

15 Aralık 2005

DÜN BÜTÜN GÜN EVDEYDİM!!....

Başlıktandan anlayacağınız gibi, dünü bütün gün evde geçirdim (aslında geçirmek zorunda kaldım!!).

Neden derseniz...

Salı akşamı İstanbul'da her yaşayanın başına gelebilecek bir olayla karşılaştım. Nişantaşı'nın en işlek caddesi (Maçka Spor caddesi) üzerine park ettiğim aracımı, arka camı kırılmış olarak buldum!!!...

Kız kıza geçirdiğim o harika sushi akşamım bana bayağı pahallıya patladı ve zaman kaybıma neden oldu :((

Neyse sözün kısası, arabamı dün tamire bırakmak zorunda kaldığım için ofisime gidemedim (bu arada evim ve ofisim arası 45Km.), ben de kendimi hamur işlerine adadım.

Yukarıdaki kurabiyeleri daha önce Mine'de görmüştüm. Evde sadece kırmızı gıda boyam vardı. Dolayısıyla hepsi kırmızı-beyaz oldu.

Mine'nin tarifinden yaklaşık 70 kurabiye çıktı!!... Ben de bunları güzel güzel paketleyip, apartmandaki komşularımla paylaştım. Verdiğim herkesin çok hoşuna gitti doğrusu!!..

Mine'cim, tarifin bir harika. Yayınladığın için teşekkürler!!...

09 Aralık 2005

ARKADAŞLARLA KAHVALTI

İşte benim arkadaşlarım için hazırladığım kahvaltı masam....
Bu da KIRMIZI masa örtüm... Ucuna diktiğim püsküller görünmemiş ama!...


Kahvaltıya gelen arkadaşlarım için yılbaşı hediyesi hazırlamış ancak onlara vermeden resimlerini sizlerle paylaşamamıştım.

Geçen haftaki dikiş dikme furyasında arkadaşlarım için yastıklar hazırladım, hatta dAMLA etiketleri bile diktim :))




İşte yastıklarım bunlar... Beğendiniz mi?..
Yastıkların üzerindeki süsleri yıllar önce anneannem yurtdışından getirmişti.
Kadife kumaşın asıl rengi de mor, resimde (pek beceremediğim için!!) koyu mavi gibi çıkmış...



Peçetelik olarak kullandığım kırmızı likör bardakları annemin çeyizinden.
Peçetelikler üzerine isim yazma fikrini Portakal Ağacı/Hatice'den aldım... Tereyağını da minik tabakların içine koydum.
Menüye gelince....
Dönen ahşap platform üzerine klasik kahvaltılıklar koydum, bunlar;beyaz peynir, kaşar, bulgar peyniri, zeytin, elma reçeli ve bal. Kalabalık kahvaltılarda dönen platform çok işe yarıyor. Ayrıca, pastırma, domates, salatalık, gözleme, krep, minik pizza, ayçekirdekli ekmek, simit, nesquikli kek ve lokumlu kurabiye (bu iki tarifi de aldığım blog sahiplerini hatırlayamadım ama çok güzel olduklarını söylemeliyim)...
Herşey çok güzeldi, en önemlisi de sohbetimiz çok tatlıydı.... Vaktin nasıl geçtiğini anlamadık... İyi ki geldiniz Özlem, Kadriye ve Dilek :))

08 Aralık 2005

MEKTUP YAZMAK

Eskiden ne kadar önemliydi bizim için mektup yazmak değil mi? Daha da önemlisi mektup okumak...
Hele bizim ailemizde heyecanla beklerdik mektup gelmesini. Çünkü dayımlar yurtdışında yaşıyordu ve mektup bizim haberleşmemizi sağlayan en önemli unsurdu.
Ben çocukluğumda çok şehir dolaştım (babam askeri dokturdur!!), hatta ilkokulu 5 ayrı okulda okudum. Bizim evimize telefon ilk, ben lisede okurken bağlanmıştı (zaten ondan sonra da hiç tayin olmamıştık). Bunun öncesinde nereye taşınsak en yakın telefon sahibi komşu tesbit edilir ve acil durumlarda kullanılması için onların numarası dayımlara verilirdi.
Telefonla konuşmak çok kolay olmadığı için mektup haberleşmenin baştacıydı... 30'lu yaşlarında olanlar mutlaka pul koleksiyonu yapmıştır mesela... Çünkü hayatımızın bir parçasıydı.
Şimdiki gibi değil yani...
1. ya da 2. sınıfta oğluma mektup yazma ve bunu postalama ödevi verildiğinde ikimiz beraber postanenin yolunu tutmuştuk. Oğluma pulun nasıl yapıştırılacağını anlatmıştım yolda. Sonra postanede pulu damgayla otomatik bastıklarında büyük bir hayalkırıklığı yaşamıştı oğlum!!... Ben de şaşırmıştım doğrusu... Sonra fark ettim ki ben en azından 20 senedir postaneye gidip mektup postalamamışım!!....
Bütün bunları niye mi anlattım?...
Dün oğluma bir mektup geldi.
Yurtdışında yaşayan Serap teyzesinden.
Mektubu aldığında o kadar heycanlandı ki anlatamam size.
Teyzesi çok güzel şeyler yazmış ve onun da cevap yazmasını istemiş. Dün akşam oğlum heyecanla cevap yazdı ve ben bugün postaya vereceğim.
İnşallah bunu devam ettirebilir ve mektup beklemenin o güzel heyacanını hissetmesini sağlayabilirim.
Bu arada birşeyi merak ettim. Günümüzde okullarda çocuklara "BAK POSTACI GELİYOR" şarkısını öğretiyorlar mı?...

07 Aralık 2005

YILBAŞI SÜSLERİ...



10 Küçük Mutluluk yazımda da belirtmiştim ya, alışveriş yapmaya bayılırım (kim sevmez ki!!...). Güzel ve estetik olan herşeye severim.

Giysi, ayakkabı, gözlük veya biblo, tabak,tuzluk, tablo.... farketmez.

Bir de evimi mevsime göre dekore etmekten çok hoşlanırım. Yılbaşında farklı, ilkbahar da farklı aksesuarlar kullanırım.

Dün akşam oğlum çam ağacımızı süslemek istedi, ben de onu kıramadım.

Çocukken ben de çok özenirdim çam ağacı süslemeye ama o zamanlar öyle şimdiki gibi süsler bulunmazdı ki... :((

Şimdi, her sene çam ağacımız için muhakkak 3-4 yeni süs alıyorum, uğur getirirmiş!....

Bu meleği de bu sene aldım. Harika değil mi?...

05 Aralık 2005

MUTLULUKLARIM....

myspace

Diğer blog sahiplerinin mutluluklarını okumak çok güzel de....

İnsan kendisi için düşününce nasıl sıraya koyacağını bilemiyormuş!.....

Bakalım ben neler bulabileceğim?...

Benim 10 küçük mutluluğum;

1- Oğlum ve eşimle yan yana ellerimizde patlamış mısır ve kola ile televizyonda harika bir film izlemek.

2- Soğuk ve karlı bir günde evde kek ve kurabiye pişirmek. Sevdiklerimle beraber camın karşısında sıcacık çayla beraber bunları yemek.

3- Çat kapı gelen arkadaşlarımın olması. Dostlarımı evimde, onlar için pişirdiklerimle ağırlamak ve misafirlerimin benim yaptıklarımı beğenmeleri.

4- Uzun zamandır görüşmediğin bir dostumla tekrar karşılaştığımda, kaldığımız yerden dostluğa devam edebilmek.

5- Her daim alışveriş yapabilme özgürlüğü. Tabii evde bunları koyabilecek yer özgürlüğü de...

6- Oğlumun sağlıklı bir şekilde büyümesini, gelişmesini izlemek.

7- Sevdiklerime özel günlerinde sürprizler yapmak.

8- Akşam pişecek yemeğe karar vermiş olmak. Hatta haftalık yemek planını yapmış olmak.

9- Yaratıcı olmak ve ortaya çıkan eserimin çevremdekiler tarafından beğenilmesi.

10- Oğlumun veya eşimin hiç beklemediğim bir anda beni ensemden öpmeleri.

11- Araba kullanırken çok sevdiğim bir şarkının radyoda çalması ve bağıra çağıra şarkıya eşlik etmek (nasılsa kimse duymuyor!!!...)

12- Dans etmek, dans etmek, dans etmek....

13- Yazın, Cumartesi günleri Alaçatı pazarından sebze-meyve alışverişi yapabilmek (aslında yazın Levent pazarı da fena olmuyor!!.....).

14- Seyahat etmek, yeni yerler keşfetmek. Gittiğim yerleri mümkünse mutlaka yürüyerek gezmek.

15- Yazın yapılan domates salatasının suyuna ekmeğimi banıp, yemek.

16- Kız arkadaşlarımla arada kaçamak yapıp akşam yemeğine çıkmak ve sıkı kaynatmak!!...

Ooooooo..... ben 10'u çoktan geçmişim!!!....

En iyisi burada durmak.

Ben de ÇİRKİN ÖRDEK ve BİR MİMARIN GÜNLÜĞÜ/BEGÜM'Ü sobeliyorum :))

HAFTASONU ÇOK ÇALIŞTIM, ÇOOOOK !!.........

myspace

Bu haftasonu YILBAŞI ile ilgili çalışmalarıma başladım.

Öncelikle dore püsküllü KIRMIZI masa örtümü bitirdim!!...

Daha sonra çocuklarımız sayesinde (aynı sınıfta okuyorlar) tanıştığımız sevgili arkadaşlarım Dilek, Özlem ve Kadriye'nin yılbaşı hediyelerini hazırladım.

Ne yazık ki şimdi ne olduğunu söyleyemeyeceğim, çünkü benim yazılarımı onlar da okuyor!!!...

Ancaaak.... bu hafta bizde hep beraber kahvaltı edeceğiz, hediyelerini de o zaman vereceğim....

Hem kahvaltı soframın hem de hediyelerimin resimlerini çekip sizlerle mutlaka paylaşacağım!!..

Bu arada haftasonu ben de sobelenmişim :))

Hem Elvan hem de Hayat

"10 Küçük Mutluluk"

için beni sobelemişler.

En kısa zamanda yazacağım, aklımda!!....

01 Aralık 2005

KESTANE YE!!...

Eminönü ziyaretimden sadece kumaşlar ve süslerle dönmedim tabii.
Bir kere mutlaka uğranması gereken mekan olan Kurukahveci Mehmet Efendi'ye uğradım. Harika kokan kahvelerden almadan duramadım.
Ardından Mısır Çarşısı'nın kapısının kenarında olan kestaneciye gittim ve Kestane Ye etkinliğinde kullanmak için harika Balıkesir kestanesi aldım.
Satıcı en iyi kestanenin bu olduğunu söyledi. Akşam evde test ettik, lezzeti muhteşemdi!..
Sonra çarşının içinden annem, Samsun'daki arkadaşlarına götürmek üzere harika teneke kahve tepsileri aldı. Hepsinin üzerinde değişik resimler var ve ben de araya kaynayarak kendime harem güzellerinin resminin olduğu tepsiyi aldırdım.

SULU PİTA

Bu da bir Boşnak yemeği....

Bu yemeğin orjinali (anneannem ve annemin yaptığı şekli) elde açılan yufka ile yapılıyor ama üçüncü nesil olan bizler (ben ve kuzenlerim) bunun pratik tarifini , yani hazır yufka ile olanını yapıyoruz.

Hazır yufka ile yapıldığı için yapılışı gayet kolay ve de son derece leziz bir börek, herkese kesinlikle tavsiye ediyorum.

Haa, bu arada pişerken o kadar muhteşem kokuyor ki, evdekiler böreği bir tabağa koyup şık bir resmini çekmeme izin vermediler. Fırından çıktığı gibi resmini çektim, dumanı daha üstünde tütüyordu.

Malzemeler:
4 yufka
1 büyük kuru soğan
3 büyük patates
250 gr.kıyma
10 kepçe kaynar et suyu
3 çorba kaşığı margarin (et suyunun içine konulacak)
8 çorba kaşığı zeytinyağ
tuz, karabiber

Yapılışı:

  • Öncelikle fırınınızı 200 dereceye ayarlıyorsunuz.
  • Patatesleri yemeklik soğan doğrar gibi keseceksiniz.
  • Soğanları biraz daha ince doğrayacaksınız.
  • Patates, soğan, kıyma, tuz ve karabiberi bir kapta kariştıracaksınız. Tüm malzeme çiğ olarak böreğin içine konulacak. Bu içi 4 yufkaya koyacağımız için 4'e ayırırsanız hepsinin içine eşit malzeme koymuş olursunuz.
  • Yufkaların birini yayıp karşı iki kenarını 10 cm. (geniş kısmı) kadar üste katlayacasınız. Üzerine 2 çorba kaşığı zeytinyağını süreceksiniz. Sonra da iç malzemeyi ceviz büyüklüğünde parçalar halinde yufkanın üstüne dağıtacaksınız.

  • Daha önce kıvırdığınız kenarları 2 parmak tekrar kıvırıp iki ucu biraraya getirecek şekilde hafifçe büzeceksiniz. Yufkanın büzdükten sonraki eni yaklaşık 10-12 cm olacak.


(Annemin notu; yufkanın ortasındaki büzülmenin eşit olmasını sağlamanız gerekiyor!!...)

  • Yağladığınız tepsi boyu kadar kesip, tepsiye yerleştiriyorsunuz. İki parçanın üst üste gelmemesi gerekiyor, çok da sıkışık olmamalı.
  • Kızgın fırına atıp, altını üstünü bir güzel kızartıyorsunuz. (Rahmetli anneannem, "sulu pitayı öyle pişireceksiniz ki böreğin bir ucundan tuttuğunuzda böreği bütün olarak kaldırabilmelisiniz" derdi...)
  • Fırından çıkardıktan sonra üzerine kaynar et suyunu eşit olarak döküyorsunuz.
  • Sonra tekrar fırına verip tüm et suyunun börek tarafından çekilmesini sağlıyorsunuz.

Hepinize afiyet olsun, yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar!.....