23 Mart 2008

KOKMAYAN!... HAMSİ


Walla bu hamsiler orjinal Karadeniz hamsileri. Son Samsun'a gidişimde getirip derin dondurucuya koymuştum. Oradan aldıklarımın tadı sanki bir başka oluyor!...


Hamsi yemek gayet güzel de ahhh o kokusu....

Ne kadar havalandırsan da ertesi sabah uyandığında kokuyu hala hissedebiliyor insan.


İşte benim yaptığım bu buğulama ile kokukunun "k" si bile olmadı biliyor musunuz?

Çok da basit!...


Önce hamsilerin kılçıklarını ayıkladım (tabii ki pek sevimsiz bir iş!...).


Sonra çok hafif yağladığım bir tavanın içine sırt kısımları üstte kalacak şekilde dizdim.


Bu arada 1 soğanı piyazlık doğrayıp hafif yağda biraz kavurdum. İçine bol domates rendesi, karabiber, pul biber ve biraz da kimyon (faydalarını okuduğumdan beri neredeyse her yemeğe koyuyorum) ile tuz ekleyip bir iki taşım kaynattım ve hamsilerin üzerine döktüm.


En üste yuvarlak dilimlenmiş limon ve defne yaprakları koyup hafif ateşte ağzı kapalı olarak pişirdim.


Arkadaşlar en ufak bir koku olmadığı gibi inanılmaz da lezzetli oldu. Bu arada mutlaka belirtmeliyim hiç su koymadım. Domateslerin suyu yeterli oluyor.

Hepinize afiyet olsun:)

17 Mart 2008

MAKARNA

Ben evlenmeden önce bizim evde makarna mutlaka II. yemek olarak pişirilirdi. Genelde de et yemeklerinin yanına yapılırdı.
Benim mutfağımda ise eşimin de makarnayı çok sevmesi nedeniyle makarna ana yemek statüsüne terfi etti. Çeşit çeşit soslarla ailecek makarna yemeyi seviyoruz.


"Filiz" in bukle makarnası da son günlerdeki favorimiz!...

Denemediyseniz tavsiye ederim mutlaka pişirin.

Geçenlerde yemeksiz ve yemek yapma isteksiz bir gün aşağıdaki kurtarıcı yemeği yaptım.

"Kıymalı, sarmısaklı yoğurtlu makarna"...

Elbetteki tarif vermeyeceğim!...

Hepinizin bildiği bir tarif.

Ama ben bloglar arasında dolanırken bazen daha önce bildiğim bir tarife rastlayıp "...aaaa ne zamandır bunu yapmıyordum!..." derim kendi kendime. Bana unuttuğum tarifi hatırlatan blog arkadaşıma da teşekkür ederim içimden.

İşte bu yüzden unutmuşlara veya akşama ne pişireceğini düşünenlere pratik bir tarifim var :)

Afiyet olsun...




16 Mart 2008

YİYECEKLERDEKİ HORMON!...




Ben sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmeye çalışırım.
Patlıcan (közlenmiş veya kızartılmış), bezelye, enginer, kırmızı biber (közlenmiş), sivri biber (kızartılmış)'i derin dondurucuya koyarım. Domatesi ise kavonozlarda yemeklik hazırlarım. Yaz sonu bunları yapınca kışın marketten veya pazardan almama gerek kalmaz.

Ama bazen de mecbur kalıp alıyorum tabii...

Yukarıdaki çimlenmiş!!! domatesleri de yeni aldım.

Kahvaltıya koymak için kestiğimde önce yeşil yeşil şeylerin ne olduğunu anlayamadım. Sonra dikkatli bakınca anladım ki domatesin çekirdekleri daha domatesin içindeyken çimlenmiş!...

İnanabiliyor musunuz?!...
Artık ne kadar hormon kullandılarsa?!...

Mevsimi dışında almamaya çalıştığım meyve ve sebzeyi bundan sonra hiç almamaya karar verdim.

09 Mart 2008

SOFRAMA BAHAR GELDİ VE SÜRPRİZ YUMURTA !...

Geçen hafta kahvaltıya misafirlerim vardı. Havaların son günlerde çok güzel olması nedeniyle masamı bahara uygun düzenlemeye karar verdim. Son Almanya seyahatimde aldığım renkli keçe çiçekler bu iş için çok uygundu. Küçük vazolarda laleler ve tabakların kenarlarındaki kuşlarla bahar tam anlamıyla masama gelmişti.

Baharı masama getirmiştim de o gün havanın aniden soğumasına engel olamadım!...


Masanın oturma düzenini belirlemek için mıknatıslı küçük çerçeveler içine misafirlerimin resimlerini yerleştirip, gün sonunda da onlara hediye ettim. Herkesin çok hoşuna gitti. Siz de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ben çerçevelerimi D&R'dan almıştım ama Paşabahçe'de de rengarenklerini gördüm.

Mönüm, klasik kahvaltıydı. Kahvaltı sonrası kahve yanına ise Cafe Fernando'nun "Çilekli Tart" ını yaptım.

Tek kelimeyle MUH-TE-ŞEM-Dİ!...
Orjinal tarifi burada...

Ben hiç değişiklik yapmadım sadece Dr.Oetkar'ın Tart Jöle'sini kullandım.

Cafe Fernando'dan deneyeceğim bayağı bir tart tarifi var artık!...

Gelelim Sürpriz Yumurta'ya...


Bu yumurtayı Serap İstanbul'a geldiğinde ona yapmıştım. Çok beğendiği için sürekli blogumda yayınlamam gerektiğini söyleyip duruyordu.

Misafirlerime yapınca hemen resmini çektim.

Yapılışı son derece kolay.

Muffin kalıplarının içine milföy hamurunu yerleştiriyor ve içine yumurtayı kırıyorsunuz. İsteğe göre tuz, karabiber, kırmızı biber veya kekik koyabilirsiniz.

Sonra ısıtılmış fırına önce üstünü alüminyum folyayla kapatıp sonra üstünü açıp pişiriyorsunuz.

Misafirleriniz için son derece şık bir ikram oluyor.

Tavsiye ederim.

YORUMSUZ...

AŞAĞIDAKİ YAZIYI BİR ORTAOKUL ÖĞRENCİSİ, OKULUNUN DUVAR GAZETESİNE YAZMIŞ.

İNANILMAZ GUZEL VE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI İYİ DE YAPMIŞ.



Bu ülkede yasayan her insanin bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan:

ATATÜRK...

Gençliğinde kot pantolon giyememiş.

Sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kiran bir sinema filmine gidememiş...

Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...

Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...

Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...

Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...

Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...

Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!

Atatürk için üzülüyorum.

Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti ..

Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı.

Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.

Atatürk'e acıyorum...
Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir. Aaaah ah...

Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak, babasının mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken...

Bunları yapmadı Atatürk...

Keyif çatmadı...

Tüm hayatini ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...


ISTE ONUN IÇIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI.

O ISE SADECE BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI ISTEDI.

BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI IÇMEKTI O KADAR.....

05 Mart 2008

SERAP'IN HEDİYESİYLE YAPTIKLARIM...

Hafta sonları öyle uzuuuuun kahvaltılar yapamıyoruz biz. Çünkü Bartu beyin basket antremanı var sabah 10.00'da...

Kahvaltı sonrası antreman olunca bizim ki eve aç kurtlar gibi geliyor.

Bu cumartesi evdeki artmış peynirleri de değerlendirmek için pizza yapmaya karar verdim. Serap Almanya'da bana çok hoş mini pizza kalıpları hediye etmişti. Herkese özel 4 küçük pizza!... Malum biri mantar yemez, diğeri sosis istemez :(


Pizza hamurunu Ülkü NECİPOĞLU'nun kitabından yaptım.


200 gr.un
1 çorba kaşığı zeytinyağ (ben 1 tatlı kaşığı da yumuşak tereyağ ekledim)
15 gr. maya
1/2 bardak ılık su
tuz




- Mayayı ılık suda eritip, tüm malzemeyi elle yoğurdum.

- Bir bezle üstünü örtüp düşük ısıdaki fırında bekletip kabarmasını sağladım.

- Hamur kabarınca tekrar yoğurdum, içine evde daha önce rendelediğim parmesan peynirini ekledim (malum kalmış peynirleri değerlendireceğim ya...).

- Merdane ile açıp 4 küçük kalıbın içinde çıkan daire şeklindeki kesici ile hamuru kesip, yağladığım kalıplara yerleştirdim.

- Küçük bir kapta salça, ketçap, kekik ve çok az zeytinyağını biraz kaynattım ve hamurların üstüne eşit miktarda dağıttım.

- Sonra da üstlerine herkesin damak tadına göre malzemeleri koyup fırına verdim.


Harika oldular!...


Serapcım kalıplar için tekrar teşekkürler :)

03 Mart 2008

03.03.2000


Bugün canım anneannemin ölüm yıldönümü...
Yukarıdaki helvaları da onun için yaptım...
Huzur içinde yat anneanneciğim...
Seni çok özledim...
Hani arada bir rüyalarımda bana geliyorsun ya...
Daha sık gel olur mu?...

02 Mart 2008

DOMATES CHUTNEY

İşte bu tarif de Serap'dan aldığım II. tarif!...
Ne olduğunu bilmeden , malzemeleri ilginç geldiği için Serap'ın kitabından yazmıştım.

İnternette "chutney" ile ilgili biraz dolandığımda;

* baharatlı hint salçası
* hint turşusu
olduğunu öğrendim.
Lezzetini şöyle tanımlayabilirim;

tatlı, ekşi, acı

Yani anlayacağınız 3 lezzet bir arada!...

İnternette ayrıca soğuk olarak et ve peynirle yenilebileceği belirtiliyordu.

Ben geçen yazımda bahsettiğim "Biberli Sucuklu Kızarmış Tortilla" ile yedim, walla ben beğendim. Denemesi size kalmış :)

Malzemeler:

1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 soğan, küp doğranmış
2 kırmızı biber (dolmalık olandan kullanırsanız 1 tane), küp doğranmış
1 tatlı kaşığı pul biber (ben önce az koymuştum ama tadına bakınca eksikliğini fark edip denilen miktarı kullandım)
2 büyük domates, küp doğranmış
250 ml. elma sirkesi
100 gr. esmer şeker

Yapılışı:

- Soğanları kahverengileştirmeden 3-4 dk yağda kavurdum.
- Üzerine biber ve pul biberi ekleyip 2 dk daha kavurdum.
- Domates, sirke ve şekeri ekleyip kaynattım.
- Sonra altını kısıp ara sıra karıştırarak yaklaşık 50-55 dk pişirdim. İyice koyu kıvamlı oldu.

Bakalım yapanlar beğenecek mi?...

Afiyet olsun:)